İlim ilim ilmesi
İnce kadın düğmesi
Bilen bilir
Bilmeyen kırk şehir verir.
Gölpazarı Bilmeceleri
Bu hafta ki yazımızda halk kültürümüzün bir parçası olan, adına meseller dahi düzülen özellikle nazar için kullanılan Üzerlik ve Fatma Ana otu da denilen Meryem Ana otları ile ilgili halk inanışlarından bahsetmek istiyorum. Bu minvalde, 1960’lı yıllarda kasabamızı ziyaret edip kaleme aldığı halk kültürümüze ait makalelerini günümüze kadar ulaştırmayı başaran halk kültürümüzün yazılı mimarı Muzaffer Batur’u bir kez daha yâd etmeyi bir borç bilirim.
Üzerlik Otu
Kurusu yakıldığında tütsü dumanı nazara uğrayan kişinin üzerinde gezdirilen üzerlik otunun etimolojik anlamı şöyle ifade edilir. Üzerlik isminin Üz (Göktürkçe‘ de sağır anlamına gelir), Erlik (mitolojik Türk Kötülük Tanrısı) kelimelerinin birleşerek türemiş olma olasılığı “yüksektir. Üzerlik, tek tek beyaz çiçekli, çok dallı bir bitkidir. Çiçekleri yeşilimsi beyaz renkte, meyvesi ise basık küre şeklinde bir kapsüldür. Bitki çiçeklerini döktükten sonra dallarında tohumları kalır. Kuruyan bitkinin dallarında ki tohumlar sarı bir renk alana kadar beklenir. Kuruyan bitki tohumları yakıldığında tüten tütsü dumanı etrafa hoş bir koku salar.
Mitolojiye göre Hitit Kralı Anitta Hattuşaş’ı aldıktan sonra buraya üzerlik otu ekmiştir. Üzerlik otunun vatanı ise neredeyse Anadolu’dur, En verimsiz topraklarda bile kolay yetişebilirken sera ortamında ise neredeyse yetişmeme konusunda en inatçı bir bitkidir. Bunun için Hitit Kralı Pitana’nın oğlu olan Anitta’ nın Hattuşa’ yı aldıktan sonra kendisinden sonra kendisinden sonra buraya kimse yerleşmesin diyerek burayı lanetlemesinde bu bitkiyi ektiğinden bahsedilir.
Gölpazarı ve coğrafyasında üzerlik otunun yaygın kullanılan diğer bir ismi ise Fatma Ana Eli’dir. Gölpazarı coğrafyasında özellikle nazar değdiğine inanılan bir kişi veya doğum sancısı çeken kadınlar için kullanılan üzerlik otunun nazara iyi geldiğine inanılır.
Nazara iyi geldiğine inanılan Üzerlik otunun kullanıma gelince:
“Nazara geldiğine inanılan kişi için sobanın yanan haznesinden küçük bir kürek yardımıyla alınan kor üzerine kuru üzerlik otu konur. Üzerlik kor üzerinde ağır ağır yanmakta iken üzerine bir miktar çörek otu serpilir. Kor ateşinde yanmakta olan üzerlik otundan etrafa hoş koku yayan yoğun duman tütmeye ve serpilen çörek otları çatırdamaya başlar. Tütsü dumanı ile birlikte etrafa hoş bir koku yayılır. Tütsü dumanı odanın ve nazar değdiğine inanılan kişinin etrafında dolaştırılır. Son olarak nazara uğrayan kişi yanmakta olan üzerlik otunun dumanı üzerinden atlatılır. Tüten duman kişiye doğru yönlendirilirken bir taraftan duaya benzer sözler söylenir.”
Üzellik üzellik
Varsın sağlık çıksın nazarlık
Fildir fiş fildir fiş
Söylenenlere demir şiş
Çörek otu çatlasın
Oğluma (Kızıma) söyleyenler patlasın
Okunan bu sözlerden sonra üzerlik otunun külü giriş kapısının önüne atılır ve üzerine toprak dökülür. Bunun nedeni eve giriş çıkış yapanların kül üzerinden geçmesi ve nazarın, nazar değdiğine inanılan kişinin üzerinden gitmesini sağlamaktır.
Bazı köylerimizde Üzerlik otunun kullanış biçiminde farklılıklar göze çarpsa da Üzerlik otunun kullanış maksadı genellikle aynıdır. Muzaffer Batur Üzerlik otu ile ilgili gözlemlerini şöyle aktaracaktır.
“Çocuğa nazar değip de bağırmaya başlarsa, tütsü yapılır. Bir küreğin içine ateş konur, bir iki tane üzerlik otundan ezilerek serpilir, biraz kuru leylek pisliği ile eşikten alınan yonga kesiği ateşe atılır. Çıplak yavruyu her tarafını çevirerek bu tütsüye tutarlar ve aşağıda ki sözler okunur. Sonra ağlayan çocuğu emzirerek yatırırlar. Ayrıca iri tuzları yanmakta olan üzerliğin üzerine atarak çatlatırlar.”
Üzellik üzellik
Üzerine nazarlık, iyilik, sağlık,
Göz gözden, mavi gözden, siyah sözden
Çocuğumun kara büzüğünden
Çıksın bitsin!
Fatma Ana Eli (Meryem Ana) Otu
Hem nazar için hem de doğum sancısı çeken kadınların çabuk doğum yapmasını sağlamak amacıyla kullanılmıştır. Bahar aylarında özellikle köy hıdrellez günlerinde toplanan bu şifalı ot Meryemiye, Adaçayı, Fatma Ana Eli gibi birkaç ismi vardır. Sarı çiçekli dikenli ve bodur olan bu ot bahar aylarında toplanarak beyaz örtülere sarılıp sarmalanır ve kuruyuncaya kadar tavan aralarında ki ağaç kütüklerinin aralarında bekletilir. Muzaffer Batur şifalı otun kullanım yöntemini şöyle aktarır:
“Kadın sancı çekerken ebe yanında kuru bir ot getirir, adına ‘’Fatma anamızın eli’’ deniyormuş. . Ebe okuyarak eve girer, doğuracak kadının sırtını üç defa sığaçlar, ‘’benim elim değil, Fatma anamızın eli’’ der. Beline okunmuş kuşak bağlarlar. Getirdiği otu ebe bir tas içinde ıslatır. Islanan ot su içinde açılmaya başlar, açıldıkça sancının da çoğaldığına inanılır. Suyunu kadına içirirler. Doğum yapacak kadının sancısı artar, fakat daha çabuk doğum yapması bu suretle sağlanmış olur.”
Meryem Ana otunun diğer bir kullanımı ise yaraları iyileştirmek için kullanılırmış.
“Kaynayan suyun içine bir avuç Meryem Ana otu atılır. Otun özü kaynar suya iyice geçip bir el gibi açılmaya başlat. Ocaktan alınan kaynar suyun içinde bulunan ot etrafına keskin bir o kadarda dinlendirici bir buğu kokusu yayar. Otun içinde bulunan dikenlerin zarar vermemesi için kaynamış su bir tülbent yardımı ile temiz bir kapa süzülür. Buğu dualar eşliğinde kişinin etrafında döndürülür ve yara bu suyla iyice temizlenir.
Meryem Ana otunun yaralara iyi geldiğine ve buğusunun ise kişileri rahatlattığına inanılır.”
Bu hafta ki yazımızı burada sonlandırmadan önce halk kültürümüze ait bu tür konulara değinmemizin asıl nedenini, halk kültürümüzün aslında ne kadar çeşitli olduğunu göstermek ve kültürümüz hakkında farkındalık oluşturmak olarak açıklayabilirim. Haftaya yeni bir konuda görüşmek dileğiyle hoşça kalın.
Hasan TAŞCI
Araştırmacı Yazar
Gölpazarı – 3.07.2022
Düğmeli düğmeli
Bunu Bilmeyen
Cuma günü ölmeli
ecesi